KÖRLÜK- JOSE SARAMAGO


RENKSİZ KARANLIĞA MAHKUM OLANLARA İTHAF OLUNUR!

Bundan yıllar yıllar önce ben henüz ilköğretim çağında iken okullara körler derneğinden ama(kör) abilerimiz ablalarımız gelirdi. Allah kulundan insani bir vasfını saklıyorsa veya alıyorsa yerine başka bir şey muhakkak koyuyor kanımca. İşte okulumuza gelen bu ama ablalara ve abilere de enstrüman çalma yeteneği veya güzel bir ses bahşetmiş Yüce Yaradan. Bizim okula da konsere gelmişlerdi. Konser başlangıcında da kör bir abi eline sazını almış kısa bir konuşma yapmıştı. Orada küçücük aklımla şu cümleler dikkatimi çekmişti. 

"Sevgili çocuklar sizler ne güzel görüyor ve etrafta koşabiliyorsunuz. Halbuki bizler hiçbir yeri ve hiçbir şeyi göremiyoruz. Bu çok kötü bir durum. Ama en kötüsü de sonradan kör olmak. Bir düşünün daha önce gördüğünüz ağacı, evi, annenizi veya babanızı bir an geliyor artık göremiyorsunuz. Renksiz bir karanlığa mahkum oluyorsunuz. Biz körler için en kötüsü de görürken görmez olmak."

Yukarıdaki kısacık anım hayatım boyunca benim körlere olan bakışımı değiştirmiştir. Bu kısacık konuşma bende istemsiz ama iyi ki de var olan empati duygusunu yeşertmiştir. Yolda ne zaman bir kör görsem onun ayağının ucunu dahi göremediğini bilerek elimden geldiğince yardım etmeye çalışırım.

İşte Jose Saramago'nun Körlük isimli kitabı bana esasında eski günlerimi hatırlattı. Bu kitap sonradan renksiz karanlığa mahkum olanların hikayesi...

Kitap artık benim açımdan Saramago ile özdeşleşmiş uzun uzun ve paragrafsız ama sıkmayan cümleleri bol miktarda ihtiva ediyor. Okuyunca basım hatası zannedilmesin :) 

Klasik Saramago usulü yine bir gün memleketin birinde herkes kör oluyor. Evet yanlış duymadınız herkes istisnasız kör. Bu körlük bu memleketin her yerini bir anda sarıyor ve sırayla ama herkes kör oluyor. Tek bir kişi dışında. Kitabımızın baş kahramanı doktorun karısı... 

Herkes bir anda kör olunca hükümet bunun bir salgın olabileceğini düşünerek tüm körleri bir yerlere tıkıyor ve tutsak ediyor. Yıl 2021 salgın, karantina ve tutsaklık kelimeleri yabancı olmasa gerek. Bir yerden sonra bu karantina öyle bir aşamaya geliyor ki binalar insanları almaya yetmiyor. Herkes sıkış tıkış ediliyor ve tüm körler kendi haline bırakılıyor. Buradan sonra körler arasında anlaşmazlıklar, huzursuzluklar ortaya çıkıyor. Buradan sonrası kitabın sosyolojik bir yönü aslında. Zira "örgütsüzler daima örgütlülere boyun eğmeye mahkumdurlar."  Kendimce koyduğum bu sosyolojik kural yine işlemeye başlıyor ve bazı örgütlenmiş körler bazı örgütlenmemiş körleri zorla, baskı ile yönetmeye başlıyor. Her nedense güçlü olan genelde güçsüzler üzerinde baskı rejimi kuruyor. Allahtan doktorun karısı önderliğindeki örgütsüzler de örgütlenince bu durum tersine dönüyor. Fakat gel gör ki memleketin her yerinde artık herkes kör olmuştur. Körlüğün başından beri kör olmayan doktorun karısı ve ekibi kaldıkları yerden kaçıp şehre çıkıyorlar. Bundan sonrasını anlatmayım ki tadınız kaçmasın. Velhasıl sonraki hikaye körlerin şehirde ne yaşadıklarını anlatıyor. Bir düşünün körsünüz ve şehirde yaşam mücadelesi vermeye çalışıyorsunuz. 

Son olarak kitap sizi sıkmayacak, üzmeyecek cinsten bir kitap. Tavsiyemdir. İyi okumalar.

Diğer roman incelemelerim için tıklayın.

Şiir kitabı incelemelerim için tıklayın.


Kitaptan alıntılar;


"Bir örgüt, bedenimiz de örgütlü bir sistemdir, örgütlü kaldığı sürece hayatta kalıyor, ölüm ise örgütsüzlüğün sonucundan başka bir şey değil."


Körlük Jose Saramago




Yorumlar