KAPLAN KAPLAN- ALFRED BESTER

Hepinizin bildiği üzere çıkış noktası konusunda şüphe duyduğum korona salgını tüm dünyanın başında elindeki mızrağıyla geziyor ve bir oraya bir buraya saldırıyor. İnsanlar evlerinde hapsoldu. Karantina günleri başladı. Tüm dünya gibi bende insanlarla temasımı en aza indirmeye çalışıyorum. Bu yüzden e-kitap indirip okumaya başladım. İşte Alfred Bester'in Kaplan Kaplan isimli kitabı hayatımda ilk kez okuduğum e-kitap oldu. Aslında bu kitabı ben daha önce fiziki olarak elime almış ve biraz da yol almıştım. Fakat kör talihim bana eksik basım bir kitabı sununca hevesim kursağımda kalmıştı. O günden bugüne kadar bu kitap hep aklımdaydı.Yoksunluğunu hissediyordum. Bu yoksunluğun sebebi kitabın çok hoşuma gitmesiydi. Şu an kitap bitti ama aynı şeyleri düşünemiyorum. Bu kitapla önceki tanışmamda çok sayfa okumamıştım. Galiba 70. sayfalarda basım hatası karşıma çıkmış ve kitabı bırakmak zorunda kalmıştım. Ama şu an e-kitap olarak bitirdiğim bu kitapla bıraktığım kitap arasında sanki dağlar kadar fark var. Bunu tek bir şeye yoruyorum. Tercüme kalitesi. İlk okuduğum kitap İthaki Yayınlarından olanıydı. E-kitap ise Altıkırkbeş Yayınlarından. Bu kitap okunacaksa kesinlikle İthaki'den okunmalıdır.
Gelelim kitabın konusuna. Kaplan kaplan bir bilim kurgu kitabı. Sene 1950'lerde yazılan ve 24. yüzyılı öngören bir kitap. Şimdi düşünüyorum da sene 2020. Hayal etmeye çalışıyorum. Kimsenin hayal etmediği şeyleri düşünmeye çalışıyorum ama aslında kuvvetli olan hayal gücüm beni hayal kırıklığına uğratıyor. Aklıma gelen her şey birileri tarafından dolaylı ve doğrudan hayal edilmiş. Hayal dünyasının tüm köşe başları tutulmuş. Hüsrana uğradım. Fakat yazarımız Alfred Bester hiç hüsrana uğramamış ve güzel de hayaller kurmuş. Bu hayallerden en güzeli tabi ki Jauntleme... 21. Y.Y. ilk çeyreği insanının anlayacağı şekilde tercüme edersek ışınlama. Yazar betimlediği gelecekte ışınlanmak insanın kendi kendine kolaylıkla gerçekleştireceği bir eylemden ibaret olmuş. Şöyle bi düşünüyorum da. Güzel olurdu aslında. Araba, yakıt vs. derdi yok. Tak... Evdesin/iştesin. Yolda adamın birine gıcık gittin bas küfrü.... Tak.. Kaçmışsın. Bu basit örneklerde bile insan heyecan duymuyor değil.
Konuya biraz daha girecek olursam.. Bilmem hangi tarihte Gully Foyle adında bir adam uzayda çalıştığı gemide yolculuk ederken gemi bir kaza geçirir. Gemide bahtsız Gully tek başına kalır. Oradan geçen Göçebe isimli bir gemi Gully'i gördüğü halde yardım etmeden oradan uzayda Mars marketin oradan Satürn Mobilya istikametine dönüp Gully'i kaderine terk eder. Gully bir şekilde o gemiden kurtulup kendisini ölüme terk eden Göçebe'yi ve içindekileri aramaya veya avlamaya başlar. Kitabın geneli bu av ile ilgili. Bu kitabı bilim kurgu olmaktan çıkarıp başka bir şeye sokmaya çalışırsam eğer tam anlamıyla bir aksiyon filmi veya kitap olarak düşünürsek bir polisiye olabilir. Bu arada Gully Foyle dediğimiz adam tam anlamıyla bir hödük. Bildiğin odun. Söylemeden edemeyeceğim. Konu da böyle. Anlatıyorum anlatıyorum ama yine aynı noktaya geliyorum. Okuduğunuz kitapların tercümesi KALİTELİ  olsun. Bu kitabın İthaki'den olanını hiç elime almamış olsam Kaplan Kaplan belki vasat bir kitap olabilirdi benim açımdan. Ama ilk okuyuşumu ve o heyecanımı düşününce kendi kendime Altıkırkbeş'in tercümesi kötü diyorum. Velhasıl e-kitap olarak okuyacaksanız sakın sanal alemde Yandex Disk'de veya başka bir yerde Altıkırkbeş tercümeli olanını indirip okumayın vaktinizi boşa harcamayın. İthaki tercümesine sözüm yok. 70 sayfa bile olsa kitap aklımdan çıkmayacak kadar içime işlemişti. Çok konuştum, çok düşündüm, çok yazdım. Ben susuyum sizler okuyun. İyi okumalar.

Diğer roman incelemelerim için tıklayın
Şiir kitabı incelemelerim için tıklayın


Yorumlar