HUZURSUZLUĞUN KİTABI-FERNANDO PESSOA

Siz bu yazıyı okurken veya ben bu yazıyı yazarken hangi duygular içerisindeyiz? Klavyemin üzerindeki tozları görünce neler hissedebilirim? Peki siz tozlanmış ve yağlanmış telefon ekranına bakınca neler hissediyorsunuz? Bir kağıt parçası veya karşınıza gelmiş hiç tanımadığımız bir insan veya bir otobüs yolcuğundayken ne düşünebilirsiniz? Ruh halinizi nasıl somutlaştırabilirsiniz? Ama öyle beylik laflar kullanmadan, şiir gibi konuşmadan sadece görüp duyabildiğiniz nesnelerle tarif edeceksiniz. Bu soruların cevaplarını işte bu kitapta bulacaksınız.
Bu kitaba çok değer verdiğim birinin tavsiyesi üzerine başlamıştım ama bitiremedim maalesef.
Yazarımız kitabına Lizbon'da bir lokantada karşılaştığı bir muhasebeci ile başlar ve onunla tanışır ve bu muhasebeci ona yazılarını verir. İşte kitabın tamamında bu yazıları okuyacaksınız. Şimdiden söylemeliyim ki bu kitap bir roman değil. Konusu ne diyeceksiniz belki ama kitabın konusu şudur da diyemem. Bu kitabın konusu hayat ve insan olabilir ancak.
Yukarıda sorduğum sorulara içinizden nasıl cevaplar verdiniz bilmiyorum ama eminim ki hiçbiriniz Fernando Pessoa(yani yazıların sahibi muhasebeci) gibi cevaplar veremezdiniz. Bir insan düşünün... Normal bir şekilde hayatına devam ediyor, çalışıyor, yiyor ve içiyor. Dışarıdan baktığınız zaman her şey normal ancak içindeki fırtınalar ve düşünceler sizi çok şaşırtacak ve etkileyecek. Hangi ruhsal durumda kendinizi pencere önündeki bir beze veya bir kapıya benzetebilirsiniz ki? Hayatınıza normal bir şekilde devam ederken en fazla ne düşünebilirsiniz? İşte bu muhasebecinin yazdıklarını okuyunca dumura uğrayacaksınız. Kendi kendinize diyeceksiniz ki bir insan nasıl böyle düşünceler içine girebilir. Yazılanları ancak okuyunca anlayacaksınız diyeceğim ama bu da biraz zor.
Burada yazarın diline değinmeden geçemeyeceğim. Yazarın dili çok şiirsel ve yoğun. Kitapta neredeyse her sayfada altını çizeceğiniz(kitabın yarısında bile benim 120 civarı altını çizdiğim yer var siz düşünün) ve 2-3 kere okuyunca anlayabileceğiniz cümleler ve paragraflar var. İşte bu yüzden bu kitabı çok çok sakin bir kafa ile sindire sindire okuyun. Okumuş olmak için okunacak bir kitap değil yani. Netice itibari ile sakin bir ortamda okuyacaksanız bu kitabı okuyun derim, değilse hiç okumayın. Ben genelde kalabalık ve gürültülü ortamlarda okuduğum için okumam çok uzun sürdü ve en sonunda kitabı yarım bıraktım. Bir de kitapla ilgili başkaca incelemelere baktığınızda farklı farklı yorumlar göreceksiniz. Hani derler ya bazı kitaplar her yaşta ayrı anlaşılır ve ayrı zevk verir. Bu kitap da onlardan bir tanesi.
Velhasıl tavsiye ettiğim bir kitap. İyi okumalar.


Kitaptan bir kaç alıntı;

"...Başkalarına hükmetmeye ihtiyaç duymak, onlara ihtiyaç duymak anlamına gelir..."

"...Aktörlükle geçti ömrüm, üstelik birinci sınıf bir oyun çıkardım. Ne zaman sevdiysem başka türlü göründüm, kendime bile..."

"...Bir insan ne kadar yükseğe çıkarsa, ister istemez o kadar şeyden de mahrum kalır.."

"...Deniz kenarında bir kulübe, hatta dağların sarp eteklerinde bir mağara yeter bana. Ne yazık ki istemekle olmuyor..."

"...Karamsar değil, hüzünlüyüm..."

"...Aşktan tek dileğim, uzak bir düş olarak kalmasıydı..."

"...Hiçbir ayna bizi "dışarıdan biri" olarak yansıtamamaz, çünkü bizi kendimizin dışına çekebilecek ayna yoktur..."

"...Ve kendini gerçekten tanıyan herkes, dünyanın kralı olmayı arzuladığının farkındadır.

Düşünmek, ama varolmamak; işte bunu yapan kraliyet tahtına oturmuş demektir..."

"...Dramlar romanlarda hep güzeldir, çünkü ne bir damla gerçek kan akar, ne de ölüler çürür, hem zaten çürük şeyler romanlarda çürümez asla..."

"...Geçilmedik deniz bırakmamış olan biri, kendi tekdüzeliğinde gezinmiştir sadece..."

"...Kader bana topu topu iki şey vermiştir: muhasebe defterleri ve düş kurma yeteneği..."

"...Yolda yürürken gözüm evlenme çağına gelmiş bir genç kızın siluetine ilişse, gayet kayıtsız bir edayla bir an için o benim olsa ne hissedeceğimi hayal etsem, hayalimin on adım ötesinde genç kız mutlaka bir adamla buluşur, o da ya kocası çıkar ya aşığı, Romantik biri bundan bir trajedi çıkarırdı; bir yabancı ise aynı olayı bir komedi gibi yaşardı; ben ise ikisini harmanlarım; çünkü benliğimin derinlerinde romantik, kendime karşı ise bir yabancıyım; sonra da yeni bir ironi sayfası açarım..."

"...Uyuyan herkes çocukluğuna döner..."

"...Okumak, elin rehberliğine güvenerek düşlere dalmaktır..."

“…Bedenimizi nasıl yıkıyorsak , yazgımızı da öyle yıkayabilmeli,  çamaşır değiştirir gibi hayat değiştirebilmeliydik…”

"...Ben, kadınların sevdiklerini söyledikleri, ama karşı karşıya geldiklerinde kesinlikle tanımadıkları insanlardanım..."

"...Düş uyuşturucuların en doğalı, bunun için de en kötüsüdür. En kolay alışkanlık yapan odur, farkında olmadan zehirli bir şeyi yutarcasına, nasıl başladığımızı bile anlamadan başlarız düşe. Can yakmaz, insanı sararıp soldurmaz, dermansız da bırakmaz, ama düşün tadını bir kere alan ruh bir daha iflah olmaz, çünkü zehirden vazgeçemez olur, ki zehir kendinden başka bir şey değildir..."




Yorumlar