BİLİNMEYEN BİR KADININ MEKTUBU (MEÇHUL BİR KADININ MEKTUBU)- STEFAN ZWEİG

Stefan Zweig ile daha önceden Satranç isimli kitabı ile tanışmış ve sevmiştim. Yazarın Bir Kadının Yaşamından Yirmidört Saat ve Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu isimli kitaplarını da elime aldım ve Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu Kitabını bitirdim. Öncelikle bu kitap iki isimli satışta. Bir tanesi Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu diğeri ise Meçhul Bir Kadının Mektubu. İçerik aynı. Stefan Zweig'in üç kitabını elimde bulundurmuş olduğum için şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki bu yazarı sıkılmadan okuyabilirsiniz. Bunun sebebi hem kitaplarının oldukça ince (bu kitap 54 sayfa) ve dilinin de oldukça akıcı olmasıdır. Yazarın tarzını sevmediğinizi anlamış olsanız bile muhtemelen kitap bitmiş olur. O kadar ince kitapları var.
Kitaba gelirsek... Kitap ünlü roman yazarı R.'nin bir gün evine geldiğinde bir mektup almasıyla başlıyor. Mektubu gönderenin kim olduğunu bilmiyordur. Bu mektup kitabın isminde de geçen bilinmeyen (meçhul) bir kadından gelmiştir. İşte kitabın ikinci sayfasından itibaren bu kadının acıklı mektubunu okuyorsunuz. Bilinmeyen kadınımız yazar R.'ye çocukluğundan itibaren büyük bir aşka bağlanmıştır. Ama yazarımızın bu durumdan hiç haberi olmamıştır. Ancak yazarımız R. kendisine aşık olan bu kadınla hayatında üç dönemde karşılaşmıştır. Kitabın zevkini kaçırmamak adına mektubun ayrıntılarına girmek istemiyorum ama şunu söyleyebilirim. Mektubu yazan kadın ile yazarımız R. hayatları boyunca üç kere bilinçli karşılaşmalar yaşamıştır. Bunlar kadının çocukluk dönemi, genç kızlık dönemi ve bu kadının hayat kadınlığı yaparak geçindiği dönemlerdir. Bu ipucundan genel akışı tahmin edebilirsiniz. Okuyacağınız mektup gerçekten acıklı bir mektup. Özellikle kadın okuyucular için eminim daha da acıklı olacaktır. Mektupta yani kitapta bir kadının büyük aşkını, bu aşk karşısındaki çaresizliğini ve yalnızlığını göreceksiniz. Bu büyük aşktan yazar R.'nin haberi olmaması durumu daha da acıklı hale getirmiş. İşte bu yüzden kitabın ismi Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu.
Bu arada kitabın konusu kısmen Sabahattin Ali'nin Kürk Mantolu Madonna'sına benziyor. Bir ipucu daha size. 
Velhasıl kesinlikle tavsiye ettiğim bir kitap. İyi okumalar.

Kitaptan bir kaç alıntı;

"...Bir uçuruma düşer gibi düştüm kaderimin içine..."

"...benim için şimdi bu dünyada artık sadece sen varsın, sadece sen, benim hakkımda hiçbir şey bilmeyen sen, bu arada bu olup bitenlerden bihaber, bir şeylerle veya insanlarla oynayan ya da gönül eğlendiren sen... Beni hiç tanımamış olan ve daima sevdiğim sen..."

"...Ey sevgili, sana bütün bunları; bütün bu küçük, adeta gülünç şeyleri; bende, çekingen ve ürkek bir çocuğun üzerinde ta en başından beri nasıl bir güç kazanmayı başardığını anlaman için anlatıyorum..."

"..Eğer ölüyorum diye üzülseydin, ölemezdim..."

"...seni seviyorum, seni seviyorum... Elveda.
Adam, titreyen elleriyle tuttuğu mektubu bıraktı. Sonra uzun uzun düşündü. Net olmayan, flu bir anı, hayal meyal bir komşu çocuğu, bir kız, gece kulübünde bir kadın, adeta akan bir suyun dibinde kıpırdayan ve şekilsizce titreyen bir taş gibi belirdi. Gölgeler hızla gidip geliyor ama ortaya net bir resim çıkmıyordu. Duygusal anıla hissetti ama hatırlayamadı. Sanki bütün bu şekilleri defalarca rüyasında yoğun bir şekilde görmüştü, ama sadece rüyasında.."




Yorumlar