MİLENA'YA MEKTUPLAR- FRANZ KAFKA

Bu yazıyı okuyan sizlere bir sorum olacak. Acaba kaçınız hiç görmediğiniz veya 3-4 kere gördüğünüz birisini büyük bir aşkla sevebilirsiniz? Belki herkesin cevabı sevebilirim olacaktır. Ancak yanılıyorsunuz. Çoğumuz böyle bir aşkı yaşayacak yapıda ve belki de kapasitede değiliz. Eskiden babalarımız, dedelerimiz evlenecekleri insanları görür aşık olur ve sonra da evlenirler miymiş? Hayır. Eski dönemlerde şu anda unutulan çok güzel bir haberleşme yöntemi varmış. Mektuplar... İşte sevenler birbirlerini satırlar ile severler ve bu satırlar ile aşık olurlarmış. Bu kitap bir mektup aşkının belgesidir.
Franz Kafka ile Milena bir ortamda birbirlerini görmüşler ve Kafka'nın eserlerinin Çekçe'ye çevirisi konusunda fikir birliğine varmışlar. Bu anlamda da mektuplaşmaya başlamışlar. Bu mektuplaşmalar daha sonradan büyük bir aşka dönüşmüş. Fakat bu aşk imkansız bir aşk imiş ki Kafka nişanlı, Milena ise evliymiş. İşte böyle bir durumda sadece mektuplar ve birkaç görüşme ile bu büyük aşk doğmuş ve Kafka'nın ölümü ile de bitmiş.
Bu kitapta sadece Kafka'nın mektuplarını ve Milena Jesenska'nın ise çok az sayıdaki Kafka'nın arkadaşı Max Brod'a, Kafka hakkındaki yazdığı mektupları bulacaksınız. Sadece Kafka'nın mektuplarının olması çok kötü. Zira sadece Kafka'nın mektuplarını okuyarak bu büyük aşkın yalnızca küçük bir kısmını anlayabiliyoruz. Fakat kitabın son kısmındaki Milena'nın Max Brod'a yazdığımı mektuplardan Kafka ile Milena'nın aşkını daha bir hazmediyorsunuz.
Mektupların sadece aşk temalı olduğunu sanmayın. Zira bu mektuplar söylediğim gibi Milena ile Kafka arasında çeviriler için yazılmış mektuplar. Aşkı satır aralarında bulabilirsiniz. Ancak Kafka'nın Milena'ya aşkını anlatışı bile ayrı bir güzellik. O kadar saf ve derin bir aşk var ki ortada. Düşünün... İki insan birbirine aşık ancak aşkın büyüklüğünden buluşmaya bile çekiniyorlar.
Mektuplar Nisan 1920 tarihinde başlayıp Kasım 1923'te son buluyor. Son sayfalardaki mektuplara gelinceye kadar Kafka neredeyse her gün Milena'sına yazmış. Göremediği aşkına bir insan her gün nasıl yazabilir? Kafka yazmış ve iyi ki de yazmış. 
Benim için çok ama çok anlamlı ve özel bir kitaptır Milena'ya Mektuplar. Hazmederek okuyun bu kitabı ve kesinlikle okuyun. İyi okumalar.

Kitaptan bir kaç alıntı;

"...Milena bana yardım edin! Söylediğimden fazlasını anlayın!..."

"...Adresi biraz daha okunaklı yazın lütfen, mektubunuz zarfın içine girer girmez artık benim mülkiyetime geçmiş sayılır ve siz de başkasının malına daha özenle ve sorumluluk duygusuyla yaklaşmalısınız. İşte bu kadar..."

"...Sevgili Bayan Milena, günler o kadar kısa ki, sizinle ve ufak tefek birkaç. işi halletmekle bitiveriyor. Gerçek Milena'ya yazmak için birazcık zaman bile kalmıyor, çünkü daha gerçek olanı bütün gün burada, odada, balkonda, bulutların üstünde..."

"...Mektubunuzu almak, size uykusuz bir kafayla yazmak zorunda kalmak ne güzel. Ne yazacağımı bilmiyorum, satırların arasında dolanıyorum sadece, kafam hasta da olsa hatta Münih'e gitmek üzere pazartesi yola çıkacak bile olsam güzelliği bozulmayacak güzel, mutlu bir günde dolaşır gibi gözlerinizin ışığında, dudaklarınızın arasından çıkan nefeste dolaşıyorum..."

"...Bir düşünsene Milena, yanımda yürüyordun, bir düşünsene, yanımda yürümüştün..."

"...senden gelen bir şeylere dokunmaya doyamıyorum..."

"... Ne kadar büyük okullarda ders veriyorsunuz, 200 öğrenci, 50 öğrenci. Son sırada pencere yanında oturmak isterdim, sadece bir saat, sonra sizinle olabilecek tüm karşılaşmalardan, çıkabileceğimiz tüm yolculuklardan vazgeçerdim ve  bu kadar yeter, bir türlü sonu gelmeyen şu beyaz kağıt insanın gözünü alıyor ve bu yüzden de insan yazdıkça yazıyor..."

"... Ne dersiniz, pazara kadar sizden bir mektup alabilir miyim acaba? Mümkün elbette. Fakat bendeki bu mektup saplantısı saçma. Tek bir mektup bile, bir haber bile yeterli değil mi? Yeterli elbette, ama iyice arkama yaslanıp mektuplarınızı içercesine okuyorum ve tek bildiğim şey, bunun hiç bitmesini istemediğim. Bunu bana açıklayın Milena, siz ki öğretmensiniz!..."

"..hastalığım da, sağlığım da sensin Milena..."

"...İkinci olarak, Viyana'ya hakikaten git! Milena sadece kapının açılacağı anı düşünüyor. Kapı açılacak elbette, ama ya sonra? Sonra karşısında zayıf, uzun boylu biri çıkacak, nezaketle gülümseyecek ve sonra kendisine gösterilen yere oturacak. Karşılaşmanın törensi yanı burada bitecek, çünkü adam konuşmakta zorlanacak, konuşacak gücü yok, mutlu bile olmayacak, çünkü bunun için de yeterli gücü yok..."

"...Bugün Viyana şehir planına baktım, senin sadece bir odaya ihtiyacın olmasına rağmen bu kadar büyük bir şehir kurmuş olmalarına şaşırdım..."

"...Gerçi odam küçük, ama belli ki pazar günü sizden kaçmış olan gerçek Milena burada ve inanın ki, onunla birlikte olmak harika bir şey..."

"...seni bir daha hiç göremeyecek olsam bile bana aitsin..."

"...oysa benim zamana ihtiyacım var, bin kere fazla zamana, mümkünse tüm zamanlara ihtiyacım var, senin için, seni düşünmek için, sende nefes almak için..."

"...ama Milena lütfen beni dinleme ve bana yine her gün yaz, çok kısa olabilir, bugünkü mektubundan da kısa, sadece iki satır, sadece bir satır, sadece tek bir sözcük, fakat bu sözcükten mahrum kalmak bana korkunç bir azaba mal olur..."


Yorumlar

Yorum Gönder

Yazılarımı okuduktan sonra lütfen yorum yapmayı ve yazılarımı paylaşmayı unutmayın.