KAĞNI-SES SABAHATTİN ALİ

Uzunca bir süredir kitap orucu tutuyordum istemeden. Salgından mıdır yoksa yaz havasından mıdır bilmiyorum ama bu oruç iyice canımı sıkmaya başlamıştı. Orucu bozuyorum, 61 gün kefaret orucunu da bilahare tutarım artık. Orucu ara ara ufak ufak bozmama sebep edebi yönünü çok sevdiğim Sabahattin Ali'nin Kağnı-Ses isimli öykü kitabı oldu. Bu kitaba ne zaman başladığımı bile hatırlamıyorum. Ama anlattığım geçersiz sebeplerden ötürü kitabı sonunda bitirdim. Zaten kısa, 160 sayfalık bir kitap. Bu arada kitabı da galiba A101'den almıştım. 

Yazarların hikaye kitaplarında sürekli rastgeldiğim hikayeyi okurken "yazarın anılarını/hayatını okuma" tezimi bir kere daha yaşadım. Hikaye olduğunuzu sandığınız şey aslında yazarın gelip geçerken gördüğü/tanıdığı insanlara veya olaylara bir bakış açısı. Sabahattin Ali'de aynen böyle yazmış anılarını. Yazarın sürgünle geçen hayatı boyunca gittiği yerlerde geçiyor hikayeler. Bu mekanlardan en çok dikkatimi geçen tabi ki memleketim olan Konya'da geçen bölümler. Vakti zamanında burada da çalışmış olan Sabahattin Ali bizim memleket hikayelerine iyi ki de yer vermiş. 

Dil akıcı ancak hikaye deyince aklınıza, garip garip ve derinden sarsan olaylar gelmesin. Bu demek değildir ki bu kitap okunmaz. Aksine okunması gerekir. Okumaya başlayacaklara son sözüm kitabı memleket hikayeleri gibi değerlendirin ve öyle okumaya başlayın. İyi okumalar.

Roman incelemelerim için tıklayın

Sabahattin Ali'nin diğer kitapları için tıklayın

Şiir kitabı incelemelerim için tıklayın


Kitaptan alıntılar;

"Bir mahpusu dünya ile hiç alakası olmayan bir zindana kapamak ona en büyük iyiliği yapmaktır. Onu en çok yere vuran şey, hürriyetin elle tutulacak kadar yakınında bulunmak, aynı zamanda ondan ne kadar uzak olduğunu bilmektir."

"Sevgilime değil, aşka, beni sarsan, serseri yapan, vukuat çıkartan bir aşka aşıktım. İçimde boş durmayı hiç istemeyen, mütemadiyen kımıldayan bir şeytan vardı ve bu şeytan, eskiden beri, iş bulamadığı ve beni mektepten attıracak veya karakolda geceletecek bir vakaya sevk edemediği zamanlar hiç olmazsa birisine aşık ederdi. Ama kime olursa olsun.."

"Erkekler belki mühendis, belki doktor, belki avukat veya muallim olmuşlardı, fakat bunu bir fikir ihtiyacı olarak değil, iyi karnını doyurmak, iyi giyinmek, güzel karı alabilmek için yapmışlardı."

"Ne yapmıştım ben bu kadına? Ne istemişti benden? Ufak bir kaprisi için beni rezil etmekte tereddüt etmemişti. Ne kadar insanlıktan uzak mahluklardı bu kadınlar. Onları anlamaya asla imkan yoktu. Çünkü anlaşılacak tarafları yoktu. Onlar kendileri de ne yaptıklarının farkında değillerdi ve sevkıtabiilerine tabi olarak akıllarına eseni yapıyorlardı. Onların hareketlerinde sebep ve şuur arayan bizler, böyle bir şey bulamayınca, "kadın anlaşılmaz ve derin bir mahluktur!" diyoruz; şeytani bir kuvvetle bizim üzerimizde hüküm yürüten bu mahlukun boş, manasız ve basit bir "yarı hayvan" olduğunu kendimize itiraf etmek istemediğimiz için.."

"Biliyor musunuz, bir dakika, hatta bir saniyede verilen veya verilmeyen bir karar, bir tereddüt anı, insanın hayatı üzerinde ne uçsuz bucaksız neticeler doğurabiliyor."



Sabahattin Ali Kağnı-Ses


Yorumlar