ŞEKER PORTAKALI- JOSE MAURO DE VASCONCELOS

Galiba 1990'lı yıllardı. Küçük akımı vardı sanat dünyasında. Hemen edebiyat kitaplarını karıştırmayın. Küçük akımını bulamazsınız. Zira bu akım televizyonlarda ve kasetlerdeydi. Küçük Emrah, Küçük İbo, Küçük Onur, Küçük Ceylan ve daha niceleri. Hepsi arabesk bir hayatın içinden kopup gelmiş ve arabesk hayatlarını şarkılarına, dizilerine ve filmlerine yansıtmıştı. Yaşınız ne olursa olsun Küçük Emrah'ın(şimdi eşşek kadar adam oldu) kaşlarını çatıp "amca", "abi" dediğini hatırlarsınız veya görmüşsünüzdür eminim. Küçük İbo'nun yengesini dostuyla bastığı sahne hala aklımdadır mesela. Bu şarkıcıların hepsinin ortak yönü fakir ve cahil halk kitlelerinden yani gecekondulardan çıkıp gelmeleriydi. En azından bize yansıtılan buydu. Onların hayatlarını izledikçe, şarkılarını dinledikçe gözümüz nemlenir ve müstakil gecekondunun önünde oturup çekirdek çitleyen ablalarımız, teyzelerimiz ağlardı. 
Zeze... Brezilyanın gecekondu mahallesinde büyüyen bir çocuk. Ülkemizdeki küçük akımında olduğu gibi Zeze'nin mahallesi de fakir ve cahildir. Ama bizdeki küçüklerden farklı olarak Zeze'nin biraz daha okumuş bir mahallede ve ailede büyüdüğü söylenebilir. Haylaz ama yüreği altın gibi bir çocuktur, yanakları sıkılası bir sıpadır Zeze. Küçük yaşına rağmen yaşadığı hayatın zorluklarını benimsemiş ve bu benimseyiş onu zorunlu olarak olgunlaştırmıştır. Tabi konu yaramazlık olunca Zeze sıradan bir çocuk oluverir. 
Kitabı okurken kalbimin "cız" edeceği hiç aklıma gelmemişti. Ama bazı bölümlerde "cız" oldukça kuvvetli şekilde beni vurdu ve hatta gözlerimi nemlendirdi.(İnanın ağlamadım ama yaklaştım) Zeze'nin fakirlikle imtihanına çok acı bir şekilde tanık oldum. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Zeze kendisine bir arkadaş bir yoldaş bulmuştur. Kitaba adını da veren arka bahçedeki şeker portakalı fidanı Zeze'nin biricik dostudur. Şeker portakalıyla oynar, ona dertlerini açar ve ondan akıl alır. Geniş hayal gücüyle ne oyunlar oynamıştır Zeze bir bilseniz. 
Dili zaten bir çocuk dili olan bu kitap her ne kadar küçük yaşlarda çocukların okuması için tavsiye edilen bir kitap olsa da bu yaşımda bile beni oldukça etkilemiştir. Her yaşta ve hayatta en az iki kere okunması gereken ve kesinlikle okunması gereken bir kitaptır. İyi okumalar.

Not: Küçükken, Küçük İbo'ya benzediğim söylenirdi. Cidden benziyor muydum bilmiyorum :)

Diğer roman incelemelerim için tıklayın

Kitaptan Alıntılar;

"Acı çekmek ne demekmiş asıl şimdi anlıyorum. Acı çekmek bayılana dek dayak yemek değildi. Ayaktaki cam kesiğine eczanede dikiş attırmak değildi. Asıl acı, kalbi baştan aşağı sancılara boğan, insana sırrını kimselere anlatmadan ölmeyi arzulatan şeydi. Kolları, başı dermansız bırakan, yastıkta öbür yana dönme isteğini bile söndüren bir şey."

"Totoca ve ben bez çantalarımızı omzumuza taktık. İçlerinde sadece kitaplar, defterler ve birer kurşunkalem vardı. Beslenme saati için yiyeceğimiz yoktu, bu sadece diğer çocuklarda gördüğümüz bir şeydi."

"Yol kenarındaki çitin dibinde bir şey dikkatimi çekti. Siyah bir külotlu çoraptı ve delinmişti. Eğilip yerden aldım. elime geçirip gerince incecik oldu. "Bundan güzel bir yılan olur" diye düşünerek sandığıma koydum."


Yorumlar

  1. Okumaya başlayıp yarım bıraktığım bir kitaptı ama tam olarak nedenini hatırlayamadım şu an. İyi bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık. Ben de blogumda kitap incelemeleri, alıntılarımı ve karalamalarımı paylaşıyorum. Dilerseniz göz atabilirsiniz.

    https://www.kafadefterim.com/

    YanıtlaSil
  2. Kesinlikle okunması gereken bir kitap... 😍

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yazılarımı okuduktan sonra lütfen yorum yapmayı ve yazılarımı paylaşmayı unutmayın.