Yeni kitabımız çeşitli mecralarda oldukça okunduğunu
gözlemlediğim Stefan Zweig’in Satranç isimli kitabı. Bu yazarı daha önceden duyduğumu hiç
hatırlamıyorum. Ancak oldukça okunan bir yazarmış. Kitap aslında bir roman
değilmiş. Ben böyle kalın veya orta kalınlıkta bir roman okuyacağımı sanarken aslında
Satranç uzunca bir öyküymüş. Elimdeki kitap 71 sayfa. Rafta görünce oldukça
şaşırdım.
Kitabı bir
anlatacının gözünden okuyoruz. Bu anlatıcı ve arkadaşı New York’dan Buenos
Aires’e giden bir vapurdadırlar ve vapurda tesadüfen dönemin ünlü satranç şampiyonu Mirko Czentovic ile
karşılaşırlar. Ancak anlatıcımız bu kişiyi tanımamaktadır. Arkadaşının gazete
haberlerinden aktardığı bilgilere göre Czentovic aslında anti-sosyal bir
kişiliktir. Belki de dünyada da en iyi ve belki de tek becerebildiği şey
satranç oynamaktadır. Kendisine bakan papaz bir gün Czentovic’in satranç yeteneğini keşfedince
onun satranç eğitimi almasını sağlar ve
Czentovic dünyada bir sürü şampiyonluklar alır. Anlatıcımız vapurda McConnor
isimli zengin birisiyle tanışır. Bu kişi Czentovic ile oyun oynamayı istemektedir.
Daha sonra anlatıcımız gerekli ayarlamaları yapar ve Czentovic’in olduğu
oyunlar başlar. İşte bu oyunlardan bir tanesinde asıl kahramanlarımız Dr. B.
İle tanışırlar. Dr. B çok iyi satranç bilmektedir. Bu durum anlatıcımızın
dikkatin çeker ve hikayesini Dr. B’den dinleme fırsatı bulur.
Dr. B. Bir Yahudidir ve Hitler’in işkencelerine uğramıştır.
Öykü bu sebeple bir yerden sonra artık bir öykü değil de siyasi bir söylem
havasına bürünüyor. Kısacık öykü de
Hitler’in Yahudi zulümlerine etkili ve farklı bir bakış atıyorsunuz. Dr. B.’de
yazarı bulacaksınız. Yazar belki de Dr.
B’nin sonuna benzer bir son ile bu öyküyü yazdıktan bir süre sonra intihar
etmiş. Yani okuyacağınız bu öykü aslında bir vasiyet belki de bir son söz.
Öykünün edebi yönü güzel. İçinde altını çizmek isteyeceğiniz bir çok cümle ya
da paragraf bulacağınıza eminim. Velhasıl ruhsal tasvirleri güçlü bir
hikaye. Tavsiye ederim. İyi okumalar.
Kitaptan bir kaç alıntı...
“…Gerçi kendi deneyimlerimden “krallarının oyunu”nun gizemli çekiciliğini biliyordum; insanoğlunun
düşünüp bulduğu oyunlar arasında rastlantının her türlü despotluğuna karşı
koyan ve zafer kupalarını yalnızca akla ya da daha çok tinsel yeteneğin belirli bir biçimine veren tek
oyun…”
“…satrançta kendine
karşı oynamak, kendi gölgenin üstünden atlamak gibi bir çelişkidir…”
Yorumlar
Yorum Gönder
Yazılarımı okuduktan sonra lütfen yorum yapmayı ve yazılarımı paylaşmayı unutmayın.