BEYAZ DİŞ- JACK LONDON

Bu kitaba misafirliğe gittiğim bir evin kütüphanesinde rastladım. 20-30 sayfa okudum ve ilgimi çekti ve okumaya devam ettim. Kitap yazarın adını Beyaz Diş koyduğu bir kurt yavrusunun annesi ve babasından itibaren doğumundan itibaren yaşam öyküsünü ele alıyor. Kitabın ilk başlarında Beyaz Diş'in annesinin hayat hikayesi ile başlıyor ve Beyaz Diş'in doğumuna kadar da annesi ile devam ediyor. Beyaz Diş doğduktan sonra hikaye onun etrafında dönüyor. Hikaye dediğime bakmayın bir kurdun hikayesi neticede. Bazen monoton, bazen tehlikelerle dolu. Kitabın ortalarına doğru bu kitap nedir ya bir kurdun hayatını okuyorum dedim ve biraz sıkıldım. Ama sonradan hikaye kendine beni biraz sardı ve okumaya devam ettim ve bitirdim. Hikayenin her yerinde insan faktörünün muhakkak olduğunu düşünebilirsiniz ama öyle değil. İnsan, asıl karakterin yani Beyaz Diş'in yanında yardımcı bir karakter olarak bulunuyor. Beyaz Diş doğduktan sonra av maceralarına başlıyor. Daha sonra annesinin eskiden insanlarla birlikte yaşadığını ve sonradan yaban hayatına döndüğünü, Beyaz Diş'in de annesi ile birlikte insan hayatında nasıl yer aldığını(sonradan tek başına kalıyor), insanların kendisine yaptığı iyilikleri ve kötülükleri, av maceralarını anlatıyor. Hikaye genelde olayların değil de duyguların tasviri şeklinde yazılmış ve pek fazla konuşma yok. Ne de olsa bir kurdun hikayesi, konuşma olmaması normal. Ama en nihayetinde artık Beyaz Diş son sahibinin(kitapta Tanrı) yanında mutlu ve mesut bir şekilde hayatına devam ediyor ve kitap o şekilde sona eriyor. Kitapta dönemin Amerikası'nın insan ilişkilerini de yazarın gözlemi ile okuyabiliyorsunuz. Kitaptan edindiğim en büyük kanı ise yazar Jack London köpekleri çok seviyor ve onları çok iyi tanıyormuş.
Bu kitapta ilgimi çeken bir şey oldu. Dediğim gibi kitap bir kurdun, bir hayvanın hikayesi ancak hayvandan yola çıkarak insan duygularını hayvanda anlatmış. Özgürlük, hayat mücadelesi, kavga, sadakat gibi. Edebi olarak bu yazım türüne fabl deniyor. Ama burada ana karakter Beyaz Diş dış dünyaya konuşmak yerine iç dünyasında kendi kendine konuşuyor. Hatta ben bu duruma bir nevi otobiyografi ya da biyografi de diyebilirim. İşte kitabı okurken bir hayvanın hayat hikayesini okuyor olmak sizi sıkabilir. Ama okuduklarınızı insan hayatı ile karşılaştırırsanız bu sıkkınlık geçebilir. Eminim aynı hikaye bir insan hikayesi olsa hiç sıkılmadan okuyabilirdim bu kitabı. Sonuç olarak çok çok güzel diyebileceğim bir kitap değil ama sizi çok fazla da sıkacak bir kitap sayılmaz. Hayvanseverlerin ise merakla okuyacağını düşünüyorum. Tavsiye ederim. İyi okumalar.



Yorumlar