HARMAN- YAVUZ BÜLENT BAKİLER

Yavuz Bülent Bakiler... Bir dönem yaşamış olanlar için mutlak unutulmayan isimlerden. Sözün Doğrusu programı desem galiba yaşı yetenler hatırlayacaktır. Küçüklüğümde konuşmasına ve Türkçe'sinin duruluğuna hayran olduğum bir insan. Bu yaşımda hala -yanlış hatırlamıyorsam- "kent" ve "şehir" kelimelerinin ruhunu anlatmasını hatırlarım. Ne diyordu o programda Yavuz Bülent Bakiler.. Mealen: Şehir kelimesinin yerine neden kent kelimesini koyuyoruz. Şehir kelimesi ne kadar zarif bir kelime, söylerken insana bir huzur ve mutluluk veriyor. Fakat kent kelimesi öyle mi? Söylenişinde bir zarafet yok, insanı söylerken bile boğuyor diyordu. Aynı şey minare kelimesi içinde geçerli. Minare... Söylerken bile o inceliği ve tabi ki zarafeti hissediyorsunuz, öyle bir yapıya "manara" denseydi acaba içimizde güzellik ve incelik gibi hisler uyanacak mıydı? O anlatmış  ve bende televizyon karşısında dinlemiştim kendisini. Galiba en azından bu örnekler için ne dediğini anlamıştım. Kendisi duru ve akıcı konuşmasının yanında Türkçe'nin ruhunu bilen örnek şahsiyetlerdendir.
Yavuz Bülent Bakiler ile Sözün Doğrusu programından sonra kütüphane raflarındaki Harman isimli şiir kitabıyla tanıştım. Hemen aldım kitabı ve okumaya başladım. Kitap, Ana, Türkiye, Gönül, Ölüm, Allah, Turan, İstanbul gibi başlıklara ayrılmış. Her başlığın altında konu başlığına göre sıralanmış bir çok şiir mevcut. Her nabza göre şerbet var. Ben kural olarak bir şairin tüm şiirlerini okumayı alışkanlık edindim kendime. Bu kitap aslında Yavuz Bülent Bakiler hakkında size kısa bir gezinti mahiyetinde. Canınız ölüm konulu şiir mi istiyor açınız okuyunuz, annenizi mi özlediniz açınız okuyunuz, milliyetçi ruh hali içinde misiniz açınız okuyunuz. Gel gelelim benim özel ilgi alanıma giren gönül kısmına. Yani aşka.. Aşk yani gönül bölümündeki neredeyse tüm şiirleri çok çok beğenerek okudum. Kitabın genelinde olduğu gibi gönül bölümünde de dil gayet duru. Edebiyatın sanatlarından pek anlamam ama galiba sanatsız bir dil de mevcut. Şiirleri sanki karşınızda sevdiğiniz biri var da onunla konuşuyormuş gibi okuyorsunuz ve okumak istiyorsunuz. Özellikle aşk yani gönül bölümü özelinde tavsiye edebileceğim bir şiir kitabıdır. Tabi ki Sözün Doğrusu programını da internet üzerinden izlemenizi ayrıca tavsiye ederim. İyi okumalar.

Diğer Şiir Kitabı İncelemelerim İçin Tıklayın



Kitaptan Alıntılar;

"Başımın üstünden yorgun bulutlar geçer
Aklımdan sen geçersin.
Sivas akşamlarında yapayalnız kalırım
Uzaklardan el edersin "gel" dersin."

"LİSELİ KIZ

Benim de bir zamanlar sevdiğim vardı
Beyaz dantel yakalı liseli bir kız.
Bağlarda, bahçelerde, yaylalarda yeşeren
Al karanfiller gibiydi aşkımız...

Gülünce içimde rengârenk güzel,
Güller açılırdı iri.
Hani bilirsiniz ya yıldızsız siyah 
Geceler gibiydi gözleri.

Bir mermer çeşmeden akan su gibi,
Geçip gidiyordu günlerimiz.
Biz bize yaşıyorduk kendi kaderimizi
Bütün yaratılkardan habersiz.
Ve yuvada bekleşen sabırsız, küçük 
Serçeler gibiydik ikimiz.

Gözleri konuşurdu susunca, mahzun:
'Seni seviyorum' derdi.
Sevdadan, gurbetten, hasretten yana
Sıcak türküler söylerdi...

Üstelik bir ceylan gibi sebepsiz
Ürkek halleri vardı.
Ayrılık deyince oturup sessiz
Çocuklar gibi ağlardı.

Bilmiyorum simdi kaç yıl, kaç mevsim
İçli mektuplar yazdık.
Bazen yan yana yürür, beraber otururduk
Ama konuşamazdık.

Ben görmedim şimdi öyle diyorlar
Büyümüş artık liseli kız, gelin olmuş...
Unuttum her şeyi diyormuş 
Ve her gece rüyâsını nur topu kadar güzel
sarışın çocukları süslüyormuş.

Görsem çocularını şimdi diyorum
Bakamam yüzlerine çaresiz
Bana bakar çocuklar sessiz.
Çocukları gözlerinden tanırım
Biliyorum, hiç birşey bilmezler ama 

Bakamam, utanırım"

"LALELİ-AKSARAY

Yine akşam, yine gurbet, yine başımda efkar
Ve yine içimde şarkılı sesin.
Gözlerimde çizgi çizgi duraklar
Duraklarda hayal- meyal sen misin?

Senmisin yanyana gezemediğim? 
İnce sitemini sezemediğim
Sırrını bir türlü çözemediğim
İçimdeki çetin sual sen misin?

Bu nasıl yürekten söylenmiş makam? 
Dinlediğim bütün türkülerde gam
Laleli-Aksaray arasında her akşam
Dinlediğim tatlı masal sen misin?

Ne derse aldırma şimdi artık el
Gel bir akşam yine türkülerle gel! ..
İstanbul seninle çok daha güzel
İstanbul'dan güzel hayal sen misin?

Biliyorum seni türküler yaktı, 
Türkülü gözlerin ıslak ıslaktı.
Şimdi beni sokak sokak her akşam vakti
Dolaştıran 'Dişi kartal' sen misin?

Yine akşam, yine gurbet, yine başımda efkar
Ve yine içimde şarkılı sesin.
Gözlerimde çizgi çizgi duraklar

Duraklarda hayal meyal sen misin?"

"CEBECİ İSTASYONU  ve SEN
Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü
İncecikten bir yağmur yağıyordu yollara
Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi
Sıcak bir kara sevda
Yüreğimizin başında bağdaş kurup oturmuştu;
Acımsı, buruk.
mühürlenmişti ağzımız bir sessizlik içinde
Sessizliği üstümüzden atamıyorduk
Bir saçak altında kararsız, yorgun
Saatlerce duruyorduk
Kimse görmüyordu bizi

Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü
Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi
Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü
Bir başka türlüydü bu insanlar
Sen bir başka türlüydün
Gözlerin yine öyle bir bilinmez renkteydi
Gözlerin gözlerimde erimekteydi
Bir mermer heykel gibi yanımda duruyordun
Beni bırakma diyordun

Meyhane sarhoşları gibi sırılsıklam
Bir yalnızlık duyuyorduk
Ağlıyordun, ağlıyordun...

Cebeci İstasyonunda bir tren
Nefes nefese soluyordu
Gerilmiş bir keman teli gibiydik

Ankara Kalesi'nde bir eski çalar saat
Bilmem kaça vuruyordu
Bir yağmur yağıyor inceden ince
İçimizdeki binbir düşünce
Harmanlar misali savruluyordu
Islanmış bir ceylan yavrusu gibi
Tiril tiril titriyordun
Gitsek gitsek diyordun.

Yüreğimin atışından deli gönlümce
Sırıl sıklam, paramparça, permeperişan
Türküler söylüyordum
Ağlıyordun, ağlıyordun...

Şimdi, şimdi seni düşünüyorum
Cebeci yollarında rüzgarlar esiyor, serin
Paramparça düşmüş gönül ufkuma
İki yıldız gibi gözlerin
Gel Ey ciğerime saplanan hançer
Gel ey yüreğime oturmuş kurşun
Göçmen kuşlar gibi çok uzaklardan
Gel artık

Ne olursun"

"BOŞUNA

sen hep boşuna merhaba diyorsun,
ben boşuna diyorum
selamı sabahı keselim bundan sonra
artık istemiyorum
sen boşuna konuşuyorsun havada sudan
bense boşuna dinliyorum.
senin maksadın konuşmak değil anlıyorum.
sen boşuna üşüyorum diyorsun her gün,
ben boşuna dinliyorum.
ellerin sımsıcak oysa
ellerimin içinde
uzatma ellerini ne olursun

tutunca yanıyorum."...

"İŞTE BÖYLE

...Çirkinim.
Usandım tek başıma türküler çağırmaktan
Biliyorum güzel değil gözlerim, dudaklarım
İçinizden çıkıp gitsem bir gün diyordum
Başladığım bütün türküler yarım
Öyle bakmayın yüzüme kahroluyorum...

Türküler unutturmaz çirkinliğimi...

Üstelik şairim bilemezsiniz
Her akşam rüzgar gibi sokaklara düşürek
Elleri ceplerinde birisi gezer
Bir yürek taşı gögsünde duygulu, ürkek
Ceylan Yüreğine benzer

Mısralar anlatmaz şairliğimi...."

"ELLERİN

Senin, ince uzun, beyaz ellerin
Yüreğimi alan bir serinlik sanki
Al bir kadife üstünde ellerin dursa biraz
Tabloların en güzeli olur inan ki.

Ellerini düşündüm geceler boyu
Ellerin içimde akıp duran su
Ellerin, türküler uykular kadar güzel 
Ellerin karanfil kokusu...

Mısra mısra beyit beyit ördüğüm
Ellerindir düşlerimde ayan beyan gördüğüm
Uzat ellerini avuçlarıma
Uzaktan bakmak mı yüz görümlüğüm.

Ateşim var, hastayım, sayıklıyorum 
Ellerin aklımda en güzel yorum
Koysan ellerini alnıma biraz
Bütün ateşimi alır diyorum.

Kapı, pencere, masa, duvar...
Odamın her yerinde ellerinden gölge var
Bir gün gelsen evime şaşıracaksın

Açılacak birer birer kendiliğinden kapılar"

"YAĞMUR GÜZELİ

Yağmurlar yağmıyor mu inceden ince
Rüzgarlar esmiyor mu serince
Bir sigara yakıyorum efkarlanarak
Çıkıp karşıma sen geliyorsun
Saçların ıslanmış oluyor
“Gel” diyorum duymuyorsun beni bir türlü
Seni böyle hayal meyal yaşamak çok zor
Uzanıp tutsam diyorum incecik ellerinden
Ellerim boşlukta kalıyor.

Bir gün çıkıp gideceksin 
Sonra arkandan yine ince bir yağmur yağacak
Cadde cadde,sokak sokak 
Sayıklar gibi dolaşıp seni arayacağım
Beni bir köşe başında ağlıyor bulacaklar. 
Saklamak zor olacak,çaresiz kalacağım
Seni sevdiğimi anlayacaklar.
Üstüme yağmurlar yağacak 
İnce bir dal gibi birden kopup kırılacağım
Kaldırım taşlarında sıcaklığım kalacak
Kahrolacağım.

Bu şiiri yağmur yağarken yazdım
Ezanlar okunuyordu minarelerden
Seni düşünmeseydim yağmurlu havalarda
Sokaklara çıkmayı göze almazdım.
Melul mahzun dolaşmazdım akşam karanlığında,
Duraklarda yapayalnız kalmazdım.

Yağmurlar yağmıyor mu inceden ince
Rüzgarlar esmiyor mu serince
Bir sigara yakıyorum efkarlanarak
Çıkıp karşıma sen geliyorsun
Saçların ıslanmış oluyor
“Gel” diyorum duymuyorsun beni bir türlü
Seni böyle hayal meyal yaşamak çok zor
Uzanıp tutsam diyorum incecik ellerinden

Ellerim boşlukta kalıyor."

"ŞAŞIRDIM KALDIM İŞTE

..Şaşırdım kaldım işte 
Bilmem ki nemsin 
Bazen kız kardeşimsin 
Bazen öp öz annemsin 
Sultanımsın susunca 
Konuşunca kölemsin 
Eksilmeyen çilemsin 
Orada ufuk çizgim 
Burda yanım yöremsin 
Beni ruh gibi saran 
Sonsuzluk dairemsin

Çaresizim çaremsin 
Şaşırdım kaldım işte 

Bilmem ki nemsin"

"GÖZLERİN İSTANBUL OLUYOR BİRDEN

Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
Martılar konuyor omuzlarıma,
Gözlerin İstanbul oluyor birden.

Akşamlardan, gecelerden, senden uzağım
Şiirlerim rüzgardır uzak dağlardan esen
Durgun sular gibi azalacağım
Bir gün, birdenbire çıkıp gelmesen.

Şarkılarla geleceksin, duygulu, ince
Yalnız gözlerime bak diyeceksin.
Ellerim usulca ellerine değince
Kaybolup gideceksin

Bir elim seni çizecek bütün pencerelere
Bir elim seni silecek.
Kalbim: Ebemkuşağı; günde bin kere
Senin için yeni baştan can kesilecek.

Ne güzel seni bulmak bütün yüzlerde
Sonra seni kaybetmek hemen her yerde
Ne güzel bineceğim vapurları kaçırmak
Yapayalnız kalmak iskelelerde.

Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
Martılar konuyor omuzlarıma,

Gözlerin İstanbul oluyor birden."

Comments